6 Aralık 2011 Salı

Afet Yönetimi nedir? Afet Yönetimi'nde çadırın yeri

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nu TV'lerde iki kere dinleme şansına eriştim. Hiç bilmediğim şeyler öğrendim. Önemli. Onun söylediklerini italikle yazıyorum.

Afet Yönetimi, afet olduktan sonra yapılacaklarla ilgili değil. Afet'in olmaması için yapılacaklarla ilgili. Bizde afet yönetimi denince arama-kurtarma çalışmaları ve çadır dağıtma anlaşılıyor. Dünya'da afet yönetimi'nde çadırın yeri yoktur. Son Japonya depreminde bir tek çadır gördük mü?


Japonya'da bir eve yerleştiğinizde elinize bir kağıt verilir; bu kağıtta afet anında hangi okula, sınıfa gideceğiniz, barınacağınız yazılıdır. Okullar depremde yıkılmayacak şekile yapılmıştır.

Muazzam bir organizasyon. Ve okulları en büyük depremde bile yıkılmayacak dayanıklılıkta.

Bizde başta okullar, yurtlar, hastaneler,kamu binaları yıkılıyor, yerle bir oluyor, kadayıf oluyor. Ayıp değil mi bu?! Devlet bu mudur?? Ölüme sebebiyet veren, göz göre göre sebebiyet veren bir devlet!:(

Milyonların önünde biri nihayet sorabildi: Şimdiye dek toplanmış olan ve hala toplanmakta olan milyarlarca lira deprem vergileri nereye gitti? Cevap aldı mı, alacak mı?

Demokrasilerde devlet şeffaf olur ve vatandaşın da herşeyi sorma, sorgulama hakkı vardır. Ama bizde bazılarının zannetiği gibi demokrasi falan yok.

Kadıoğlu'nun şu anlattaıkları da ÇOK önemliydi ve acıklıydı. Geçen sene çıkan numarasını unuttuğum afetlerle ilgili yasada büyük eksiklikler varmış:

Lojistik yönetimi yani yardımların nasıl toplanacağı, nasıl dağıtılacağı yasada hiç ele alınmamış. Bu çok önemli, gördük işte günlerdir, para ve yardım akıyor ama tam bir kaos hakim, dağıtımda organizasyon yok. Kim/hangi kurum ne yapar, neyden kim sorumlu belli değil. Görev, sorumluluk, yetkiler belirsiz, belirlenmemiş.

İnsan gönül rahatlığıyla yardım yapamıyor... Bilemiyorsunuz nereye gidecek??? Yine...

Koskoca şirketlerimiz, üniversitelerimiz, organizasyon, planlama yapmayı çok iyi bilen kişi ve kurumlarımız var ama bir afet anında bunlar en ufak bir şekilde yapılamıyor. Deprem bölgesi bir ülkede hala çürük binalar yapılmasına izin verilmesine isyaynım kadar, dağıtım işindeki acizlilğimiz, iş bilmezliğimiz içimi acıtıyor, kahrediyor.

Bir kamyon yollanıyor bölgeye. Kamyoncu ne yapsın, yere bile bakmadan battaniyeleri aşağı savuruyor, aşağıdakiler itişip alıyor.... İlkel görüntüler. Japonlar vakurla, sabırla, sakin, tek sıra halimnde kuyruklarda bekliyorlardı, tüm Dünya gibi biz de takdirle izlemiştik...

İhtiyacı olmayan da çadır almaya çalışıyor hem de üçer beşer... Böyle bir milletiz kabul edelim. 3000 bina yıkılmış, 120 bin çadır isteniyormuş! Sonra da deniyor ki çadır stokumuz azmış, HAYIR.

Özetle,

1- Binalarımız hala, hala, ve halka çürük yapılıyor. Bunları yapanlar ve izin verenler cinayetten yargılanmalı. Yabancı filmlerde görüyoruz, birisi birisini silahla öldürürken yanında birisi korkudan kalp krizi geçirise, o kişi 2 kişi öldürmekten yargılanıyor. Biz de adam öldürmek neredeyse serbest.
2- Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu daha çok davet almalı, konuşturulmalı, en azından kamuoyu bilgilensin (devlet biliyor da aldırmıyor).

3- Afet Yönetimi'nde çadırın yeri yok(muş). Çadırda altyapı yok, ısınma zor, yangınlar çıkabiliyor.

4- Okul gibi binalar öyle sağlam olmalı ve ayakta kalmalı ki evsiz kalan halk oraya yerleştirilsin (Japonya'da oldugu gibi), çadırlara değil.
5- Yağma ve hırsızlık yapanları --böyle bir ortamda-- , ihtiyacı olmadığı halde çadır alanları lanetliyorum.... bu insanlıktan uzak fırsatçıları.

ENKAZ KALKSIN VAN'DA VE HER YERDE ÇÜRÜK BİNALAR YAPILMAYA DEVAM EDİLECEK. Kaç yüz sene var acaba bu zihniyetten vaz geçmemize, akıl ve bilim yolundan gitmemize?

Bari İstanbul'da mahallerde birazcık birazcık boş, yeşil alan bırakılsın, ey Belediyeler, deprem geldiğinde bunca insan NEREDE DURACAK??? BIRAKIN ÇADIR KURACAK YERİ AYAKTA DURACAK YER OLACAK MI DİPDİBE BİNLERCE BİNANIN OLDUĞU İSTANBUL'DA. ARAÇLARIN, AMBULANSLARINSA ZATEN GEÇECEK YERİ OLMAYACAK, ŞU HALDE BİLE GEÇEMEZKEN İTFAİYE, AMBULANS.....

Adamsa övünüyor, bir sürü beton dikmiş: "Şu arkamdaki arazi bir kaç ay önce bomboştu, şimdi doldurdum". Sanki orman yapmış. Toprağı yok etmiş, betonlar dikmiş, övünüyor.. Birileri de onu alkışlamakla meşgul. Çok meraklıyız betona, yüksek yapılara, toprakta bir karış yer bırakmamaya....