4 Şubat 2009 Çarşamba

Cep Telefonuyla Gelen İletişimsizlik: İnsanı Yok Sayan Davranış

Önce cep telefonlarının, daha sonra arayan numaraların görülebildiği sabit telefonların ortaya çıkmasıyla insanlar bazı telefonları açmaz oldular. Bir kadının bir kadın arkadaşının telefonunu açmaması pek beklenemez. O anda feci yoğun değilse... ya da trafikte değilse... Zaten açamasa bile sonra muhakkak geri döner, arar. Aynısı erkek - erkek ilişkisinde de geçerli olsa gerektir. İş ilişkisi oldugunda da evet zaman zaman açmayabilir insanlar (arayan alıcı falansa!!:)) Ama arayan şirket cep telefonu olasılıkla sizin cep telefonunuzda kayıtlı olmadığı için, arayan numarayı tanıyıp da açmama durumu pek olamaz.

Benim kendi deneyimlerim ve kadın arkadaşlarımın deneyimleri, erkeklerin bir zaman, hatta çok yakın zamanda, hatta dün ilişkilerinin olduğu kadın/sevgili aradığı zaman eğer artık kadından "sıkıldılarsa"- telefonu açmama . yönünde... Bu artık o kadar ÇOK oluyor ki bu konuda yazmak istedim.

Bu çok korkakça ve nezaket dışı bir davranış... Erkeklerin sözel yanlarının kadınlarınki kadar olmadığını beyin araştırmalardından biliyoruz. Ancak telefon açmama davranışının sözellikle hiç alakası yok. Tam bir nezaketsizlik ve saygısızlık. Artık o kişi ile görüşmek istemiyorsanız açar, bunu söylersiniz... Sessizliğe bürünerek tüm o yaşanmışlıklara ve herşeye saygısızca davranmak, ne kadar içe sinebilir?

Bu davranış biçiminin diğer ülkelerde de olup olmadığını merak ediyorum doğrusu..
Geçen (19. kasdediyorum) ve daha eski yüzyıl ilişkilerine bakıldığında (film, roman, tarihi yazılardan), bir insan diğerine ancak mektup gönderebilmekte; aynı şehirde yaşıyor bile olsalar, çünkü telefon yok... bir hizmetçi bir görevli ile mektup elden gönderiliyor... Mektubu alan kişi de bir kaç satır yazıp aynı hizmetli ile cevap gönderiyor. Bizden daha medeniler... saygılılar... Ya da kalkıyor o insana kendi gidiyor...

Giderek iletişim araçlarının sayı ve çeşidi ve sağladıkları olanaklar artmaktayken, insanlar arasında yaygınlaşan bu telefon açmama davranışı ki giderek tutum halini almakta, ilişkiye dair iki kelam edememe cesaretsizliği, iletişimi azaltıyor, çok ironik olarak. Yani, araçlar, olanaklar artıyor ama iletişim azalıyor, kopuyor..

Bir insana cevap vermediğiniz, onu yok saydığınız zaman, ona en dayanılmaz acıyı yaşatıyorsunuz. Bu, psikoloji kitaplarında yazıyor.... Bu acıyla insan daha çok arıyor, daha çok mesaj atıyor, belki bu sefer bir kelime yanıt alırım şeklinde artık tamamen mantığını kaybetmişcesine. O noktada rasyonel ve mantıklı düşünme kalmıyor gerçekten de; beynimizin ilkel kısımlarıyla arıyor, mesaj atıyoruz aklımıza mantığımıza söz geçiremeyerek... Cevap vermeme davranışına sahip dolayısıyla aslında sevgi ve saygıyı hak etmeyen kişi de olasılıkla daha çok korkma ve saklanma moduna giriyor...

Peki, tüm bu sıkınıtılara NE gerek var? Paşa paşa telefonu açıp bir kaç cümle edilse ne olur??? Herkes için daha acısız olmaz mı? Ne dersiniz?

Metrobüs: Ortadan Yarılan Otoban

E5'ten her geçişte metrobüs isimli otobüs ve onun özel yoluyla yaratılan inanılmaz çirkinliğe, kilometrelerce yol boyunca otobanı karnıyarık gibi yarıp ortasından -taa eskiden vazgeçilmiş otobüs yolunun geçirilmesine, belediyenin Istanbul'un tek ve sonsuza kadar sahibiymişcesine yarattığı ve neredeyse geri dönüşü oldukça zor çirkinliğe dayanamıyorum:( Biliyorum pek çok insanın çok işine yarıyor, Tüyap'a giderken ben de kullandım. Ama:

1- Yollar daraldı; hatta şeritler de... Sürücüler mutlaka farkındadır şerit genişliği azaldı. Dolayısıyla yan şeriteki arabalar da siz de hızlı gitme niyetindeyseniz, bu olamıyor. Dikkatli olmak gerek. Azıcık yalpalamada yandaki araca değebilirsiniz...

2- Dünyada otobanının ortasından otobüs yolu geçen bir ülke bilen var mı???

3- İnanılmaz bir görsel kirlilik. Son derece çirkin. Kilometrelerce demir... Üst geçit, üst yol, direk.... Bu çirkinlikle mi "Avrupa kültür başkenti" olunacak? O da ne demekse! İstanbul'un böyle bir betimlemeye ya da ünvana ihtiyacı mı var???

4- Cevizlibağ civarındaki "göksel daire" başka ad bulamadım. Çirkinlik ötesi bir nesne. Ve çok tehlikeli duruyor. Hem metrobüs denen otobüs hem de alttan geçen araçlar için.
5- Bir belediyeye nasıl oluyor da tüm insanlığa ait İstanbul gibi bir kenti böylesine KESİP BİÇME, mahvetme, çirkinleştirme hakkı verilebiliyor? Bu hakkı onlara kim verdi? ve kim onay verdi?

6- Dünyada ve Türkiye'de o kadar çok haksızlık, çirkinlik, yolsuzluk, dayanılmaz olay var ki zaten genelde tepkisiz bir ulus olarak artık hiç birine sesimizi çıkaramaz, sadece oturup sesizce seyreder olduk...:(

Boğaziçi köprüsünden karşıya gidip geldim bugün ve bir kez daha inanamadım kilometrelerce otobanın yarılmasına, ve kimsenin ses çıkarmamasına, ve bunu yapanların "cesaret"ine, zevksizliğine... Merak ediyor insan bunların hiç mi şehircilik, ulaşım, vb. uzmanları yok, ya da hiç mi gelişmiş ülke kentlerini incelemezler.... Buna harcayacakları çabayı yer altından gidecek raylı bir sisteme harcasalardı da tüm İstanbullular tarafından iyi duygularla anılsalardı!