30 Ağustos 2007 Perşembe

Gazete ve Web'den Otel Seçimi - Garsonların Görünümü

Senelerden beri okuduğum gazetedeki otel ilanlarındaki bir otelin dikkatimizi çekmesi üzerine, otelin Web sitesini de dikkatle inceleyerek oraya gitmeye karar verdik. Gerçi birkaç sene önce de bu şekilde bir seçim yaparak bir yere gitmiştik ve otele adımımızı attığımız anda asla orada bir gece bile kalamayacağımı anlayıp çıkmaya karar verip, gece yarısı yorgun argın kendimizi oradan kurtarmış idik, "çok şükür!" diyerek. Ve de "amma ders almaz insansın!" demenizden çekinerek bir kere de yıllar benzer şeyin olduğunu itiraf etmem gerek. Bu üç deneyimden sonra bu şekilde otel seçmeye paydos.

Özetle, gazete ve Web'de verilen bilgilerle isabetli otel seçemiyorum demek ki ben. Bu sebeple birkaç seneden beri her yaz çok çok memnun olduğumuz tatil köyüne yere gidiyorduk Fethiye Belcekız'da.... Öyle hangar gibi büyük, yorucu tatil köylerinden değil.

Bu sene bir değişiklik olsun dedik ve yukarıda dediğim gibi gazeteden seçerek Bitez'e gittik. Oradan da ertesi günü ayrıldık! On gün yer ayırtmış olmamıza rağmen. Hiç birşey sormadılar. Sorsalardı elbet söyleyeceklerim vardı. Bir kere tam pansiyon olmak zorundaydık (oda-kahvaltı önerdik, kabul etmediler) ve yemekler bize göre hiç ama hiç iyi değildi. İki çeşit sıcak yemek, 8-10 çeşit salatamsı karışımlar; bunları genelde hiç yiyemem, hele ki oradakiler ne görüntü olarak ve çeşit olarak insanda iştah bırakıyordu. Her öğün bir evvelki öğünden kalanların sunulduğu ise kuvvetle muhtemeldi. Tonla para ver, aç kal, üstü başı mikroplu personele bakmamaya, onları görmemeye çalış, sonra git dışarda tekrar ye ve ona da para harca. Yüksek sesle çalan müzik cabası. Neden illa müzik çalınır anlamıyorum, oysa ben doğanın sesini dinlemek isterim. Ama bizi oradan kaçıran, garsonların üst başlarının inanılmaz pisliği idi. Her çeşit ve renk içinde lekelerle kaplı, günlerdir yıkanmadığı belli olan tişörtler vardı üstlerinde. İnsanın midesinin bulanması mümkün değil. Peki ama bu bir tek benim dikkatimi mi çekiyordu??? Bunu çözemiyorum. Dışardan bakıldığında hiç de fena bir yer gibi durmayan, hatta iyi gibi duran bu otelin garsonlarının bu vahim görüntüsünü (mutfak nasıldır acaba?) ilgili mercilere bildirmek gerek, ancak uğraşılacak o kadar çok konu var ki çevremizde, insan yetişemiyor. Başka bir yer ayarlayıp (oda-kahvaltı) oraya geçtik. Yani etraf rakiplerle dolu ama umurları değil. Demek ki müşteri kaçsa da hala gelenler var.

Sonraki günlerde öğle ve akşam yemeklerimizi değişik değişik restoranlarda, kafelerde yedik. Her gittiğimiz yerde çalışanların kıyafeti tertemizdi, hele ki son gece yemek yediğimiz 4 yıldızlı otelin garsonları ve komileri akşam yemeklerinde bembeyaz, kolalı gömlek ve önlükleri, siyah papyonlarıyla insanın içine su serpiyor hem de çok estetik duruyorlardı. Akşam yemeklerini sadece açık büfe olarak sunuyor olmalarına rağmen (biz bunu bilmeden gitmiştik), oğlum spagetti bolonez (kıymalı makarna) diye tutturduğundan ve açık büfede o gün bu yemek bulunmadığından, bizi kös kös yollamak yerine kibarca oturtup siparişimizi aldılar. Adam gibi birşey yemedik, içki de içmedik, yani onlara bir para kazadırmadık kanımca. Restoran şefi genç kıza çok teşekkür ettik ayrılırken, bir kez de buradan teşekkür ediyorum Hotel Ambrosia'ya, bu kolay rastlanmayacak tutumlarından dolayı.